Yüklenicinin İş Sahibinin Kusurlu Olarak Sözleşmeden Dönmesi Halinde İsteyebileceği Olumlu Zararın (Kâr Kaybının) Kesinti Yöntemine Göre Hesaplanması Gerektiği Hakkında Yargıtay Kararı
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi - 2014/3199E. - 2015/1875K.
- Mücbir sebep
- Müspet zarar
- Kesinti yöntemi
- İş sahibinin kusuru
- Sözleşmenin feshi
Özet
Yüklenicinin iş sahibinin kusurlu olarak sözleşmeden dönmesi halinde isteyebileceği olumlu zararın (kâr kaybının) kesinti yöntemine göre hesaplanması gerektiği hakkında.
Karar
Davalı İdare tarafından görüş alınması için yazılan yazıya verilen cevabi yazıda; arazi üzerinde ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ...... Esas sayılı dosyasında yargılamanın yapıldığı ve söz konusu parselin ifrazen ... adına tescil edildiği, yargılaması devam ederken ihalenin gerçekleşmesi nedeniyle 4735 sayılı Kanun'un 10. maddesi kapsamında sayılan "mücbir" sebep olduğundan bahisle görüş bildirildiği, yapılan karşılıklı yazışmalardan sonuç alınamadığı ve idarece ....... tarih ve 8237 sayılı yazıyla müspet bir sonuç elde edilemediğinden sözleşmenin feshine ve kesin teminatın iadesine karar verildiği davacıya bildirilmiştir.
Davanın dayanağı mülga 818 sayılı BK'nın 370/2. maddesi (6098 sayılı TBK.nın 485/2) olup, mülga 818 sayılı BK'nın 370. maddesinin 2. fıkrasında; "bu hususta iş sahibinin taksiri varsa müteahhidin başkaca zarar ve ziyan istemeye hakkı olur" düzenlemesi ile işe devam imkansızlığı iş sahibinin bir kusurundan ileri geliyorsa müteahhit müsbet zararının tamamının, yoksun kaldığı karın tamamının tazminini isteyebilir. Yüklenicinin durumu, bu takdirde iş sahibinin işi keyfi olarak yarıda bıraktırması halindekine (BK.nın 369) benzer. İş sahibi işin ifasını kendi davranışıyla kasten veya ihmaliyle imkansız hale sokarsa, BK.nın 370. maddesinin 2. fıkrası anlamında kusurlu sayılır. Burada akdi bir borcun ihlali ve teknik anlamda bir kusur bulunması şart değildir (Turgut Uygur, Açıklamalı-içtihatlı Borçlar Kanunu 7. cilt sh. 8396). Öte yandan, Yargıtay HGK.nın 22.5.1992 tarih ve 15/154-278 sayılı direnmeye konu Dairemizin kararında; "kural olarak, işe devam imkansızlığı iş sahibinin kusurundan ileri gelmişse, yüklenici olumlu zararın tamamını isteyebilir. Çünkü iş sahibi kendi ihmali ile yükümlülüğünü yerine getirmeyerek ifayı imkansızlaştırmış olacağından, BK'nın 370. maddesinin 2. fıkrası hükmü geregince, yüklenici aynı kanunun 369. maddesinde hüküm altına alınan tazminatı isteme hakkını elde eder. Çünkü eserin tamamlanması için iş sahibine düşen işleri yapmaktan kaçınması, tek başına kusur teşkil eder. Bunun kendi dışındaki üst mercilerin caydırıcılık yönünde etki yapmaları, özel hukuk ilişkileri açısından sonucu değiştirmez." denilmiş olup, direnme kararı daire görüşü doğrultusunda bozulmuştur.
Olumlu zarar (pozitiv interesse); sözleşmenin, hiç veya gereği gibi yahut vadesinde yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarar olarak tanımlanabilir. Bu nedenle müsbet zarar üzerinde de durulmalıdır. Olumlu zarar, alacaklının, ifaya olan çıkarının beklentisinin gerçekleşmemesi nedeniyle uğradığı zarar olarak da tanımlanabilir. Başka bir anlatımla alacaklının malvarlığının mevcut durumu ile sözleşmenin tam ve gereği gibi yerine getirilmiş olsaydı ulaşacağı durum arasındaki farktır. Kural olarak, cebe girmesi beklenen paradır.
Borçlunun direnimi üzerine alacaklının, borcun ifası ile birlikte isteyebileceği gecikme nedeniyle tazminat ile gecikme cezası, eksik-ayıplı işler zararı (TBK'nın 125/I- mülga 818 sayılı BK'nın 106/II, ilk cümle) ve ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararı (TBK'nın 125/II, ilk- 818 sayılı BK'nın 106/ikinci cümle), olumlu zarar kapsamında olup, olumlu zararların istenebilmesi için sözleşmenin saklı tutulması, yani, sözleşmeden dönülmemiş olması gerekir. Olumlu zarar, kusursuz olan tarafın, sözleşmeden haksız olarak dönen taraftan isteyebileceği tazminatın konusu olan zarardır. Borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça, alacaklının zararını gidermekle yükümlüdür (TBK'nın 112- 818 sayılı BK'nın 96.md.). Bu maddeye göre borçlu, zararı gidermek istemiyorsa, kusursuzluğunu kanıtlamak zorundadır. Oysa alacaklı, sadece zararını ve miktarını kanıtlamakta ve kusur yönünden de lehine olan yasal karineden yararlanmaktadır. Bu arada her iki taraf kusurlu ise (ortak kusur) birbirlerinden tazminat talebinde bulunamazlar ve sadece birbirlerine kazandırdıklarını, yasanın geri verme hükmüne göre isteyebilirler. Geri vermenin kapsamının tayinde de kıyasen, nedensiz zenginleşme kuralları uygulanır ( Y.Engin Selimoğlu, Eser sözleşmesi, 2. baskı, sh.339,Adalet Yayınevi ).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 17.01.1990 gün ve 13/392 sayılı kararında da; müsbet zarar açıklanırken, "müsbet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur, sözleşme ortadan kalkmamaktadır; yalnız, alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müsbet zararın tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmemesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir." denilmiştir.
Yüklenicinin iş sahibinin kusurlu olarak sözleşmeden dönmesi halinde isteyebileceği olumlu zarar (kâr kaybı) ise kesinti yöntemine göre hesaplanmalıdır. Kesinti yöntemi mülga 818 sayılı BK'nın 325. maddesinde (6098 sayılı TBK'nın 408. maddesi) düzenlenmiştir. Yargıtay'ın ve Dairemizin kabul ettiği bu yönteme göre, yüklenicinin işi tamamlayamaması nedeniyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme ve işçilik giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybı bulunmalıdır (Dairemizin 11.4.2007 gün ve 4955-2372 sayılı, 9.5.2013 gün ve 7521-3029 sayılı kararlar.) .
Somut uyuşmazlıkta da; davalı iş sahibi olan ... Devlet Hastanesi Baştabipliği'nin ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/237 Esas sayılı dosyasında inşaatın yapılacağı alanın ... ile ...si arasında ihtilaflı olup, tapu iptâl ve tescil isteminde bulunulduğu ve davanın ihale ve sözleşme tarihinde derdest olduğu halde, ihaleye çıkartıldığı, yer teslimi yapılmasına karşın, ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ....... Esas sayılı dava dosyasında inşaat yapılacak arazinin ...'ya ait olması nedeniyle itiyati tedbir kararı verildiği, ve ... İcra Müdürlüğü'nün ....... sayılı dosyasıyla ... tarihinde ihtiyati tedbirin infaz edildiği, ... tarihinde ... sayılı Baştabiplik yazısı ile sözleşmenin feshine karar verildiği, böylelikle idarenin mülkiyeti çekişmeli bulunan taşınmaz üzerinde ek inşaat yapılması hususunda kusurlu olduğu, dava sonucunu beklemeden ihaleye çıkarttığı, davacı yüklenicinin ise bu davadan haberdar olduğuna dair somut bir delil sunulamadığı, bu durumun mücbir sebep olarak nitelendirilemeyeceği, kamu kurumu olan davalı hastanenin bu taşınmazın mülkiyetinin ihtilaflı olup olmadığını araştırarak ihaleye çıkartmasının gerektiği, diğer bir anlatımla özen borcunu yerine getirmediği, incelenen ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ...... Esas sayılı dosyasında, ... Başkanlığı tarafından açılan tapu iptâl ve tescile ilişkin 963 ada 18 parselle ilgili bu davanın yükleniciye ihbar edilmediği, böylelikle yükleniciye kusur verilemeyeceği, anlaşıldığından davacının isteyebileceği kâr kaybının az yukarıda açıklanan yöntemle, BK'nın 325. maddesi de gözetilerek HMK'nın 266. ve devamı maddeleri uyarınca, uzman bilirkişi kurulu oluşturularak hesaplanmalı ve hüküm altına alınmalıdır. Noksan soruşturmayla ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Davacı yüklenici şirket kâr kaybı yanında menfi zarar isteminde de bulunmuştur. Bu zarar kalemleri içerisinde, ödemiş olduğu damga vergisi, teminat için komisyon, sözleşme bedeli ve kamu ihale katılım payı olarak toplam ........TL talep etmiş olup, mahkemece bu alacak kalemlerine dava tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesi gerekirken, usulüne uygun bir temerrüt ihtarnamesi ve dava açılırken harcı da yatırılmadığı halde, bilirkişi raporu da gözetilerek, dava tarihine kadar faiz hesaplamak suretiyle toplam ....... TL üzerinden kabulüne karar verilmesi de hatalı olmuştur.