Alacaklının Alacağının Tümünü Veya Bir Bölümünü Alamazsa, Borçlunun Kendisine Hiç Bir Kusurun Yüklenemeyeceğini Kanıtlamadıkça Bundan Doğan Zararı Ödemek Zorunda Olduğu, İş Sahibinin Fesihte Kusurlu Bulunmadığını Kanıtlamadıkça Davacı Zararını Ödemekten Kaçınamayacağı Hakkında Yargıtay Kararı
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi - 2017/313 E. - 2017/2183 K.
- Sözleşmenin feshi
- Kesinleşen Mahkeme kararı
- Subjektif ifa imkansızlığı
- Kamu İhale Kurulu Kararı
- Menfi zarar
Özet
Alacaklının alacağının tümünü veya bir bölümünü alamazsa, borçlunun kendisine hiç bir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bundan doğan zararı ödemek zorunda olduğu, iş sahibinin fesihte kusurlu bulunmadığını kanıtlamadıkça davacı zararını ödemekten kaçınamayacağı hakkında.
Karar
Dava, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin davalı iş sahibi idare tarafından haksız feshedilmesi nedeniyle kâr mahrumiyeti ve sözleşme masraflarından doğan zararların tahsiline karar verilmesi isteminden ibaret olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık sözleşmenin davalı tarafından feshedilmiş olmasından kaynaklanmıştır. 818 sayılı Borçlar Yasası’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olan bu sözleşmede davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece o tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı BK. hükümleri ve davalı savunmaları doğrultusunda fesihte davalıya yüklenebilecek bir kusur bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de karar somut olaya ve yasaya uygun olmamıştır.
Yüklenici sözleşmenin haksız feshi nedeniyle sözleşmenin ifa olunacağına güvenerek yaptığı masraflar ile mahrum bırakıldığı kâr kaybı zararını istemektedir. Anılan Yasa'nın 96. maddesine göre alacaklı alacağının tümünü veya bir bölümünü alamazsa, borçlu, kendisine hiç bir kusurun yüklenemeyeceğini kanıtlamadıkça bundan doğan zararı ödemek zorundadır.
Görülüyor ki davacının zararının karşılanabilmesi için davalının fesihte kusurlu bulunduğunun kabulü gerekir. Başka deyişle davalı iş sahibi fesihte kusurlu bulunmadığını kanıtlamadıkça davacı zararını ödemekten kaçınamaz. Davalı iş sahibi kesinleşen yargı kararı uyarınca davacının sözleşmesini feshetmek zorunda kaldığını ve kusursuzluğunu savunmaktadır.
Davalı idarenin ihaleyi önce dava dışı bir firmaya verdiği, diğer katılımcı firmaların itirazları sonucunda, fesih işlemiyle davacı firmaya verilen ihalenin, bu kez ......10. İdare Mahkemesi'nin ............ Esas, ......... Karar sayılı Kamu İhale Kurumu kararının iptâline dair kesinleşen yargı kararına uyulmak suretiyle feshedildiği dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır.
Bu sebeple davalı tarafından önce işin yapımı durdurulmuş, sonra idare mahkemesi kararı gerekçe gösterilerek davacı ile yapılan sözleşme feshedilmiştir. Bu haliyle davacı sözleşmesinin feshinin subjektif imkânsızlık sonucu olduğu anlaşılmaktadır. BK'nın 117. maddesi hükmüne göre davalı iş sahibi açısından edimin yerine getirilmesi imkânsız olmakla BK'nın 96. maddesine göre davalının kusursuz olduğu açıktır.
Ne var ki karşılıklı borçlanmayı içeren sözleşmelerde borcundan böylece kurtulan davalı, almış olduğu şeyleri, nedensiz edinim kurallarına göre geri vermekle yükümlüdür.
Sözleşme dava dışı üçüncü kişinin Kamu İhale Kurumu kararına itirazı üzerine idari yargı kararı ile iptâl edilmiş olduğundan, davacıya bir kusur atfedilmediğinden davacının yapmış olduğu masrafları isteyebileceği kabul edilmelidir. Yüklenici kâr kaybı ve müspet zararını talep edemez ise de sözleşme nedeniyle yaptığı Noter masrafı, karar pulu, All risk sigorta masrafı, Kamu İhale Kurumu payı ve teminat mektubu komisyon bedelleri, sözleşme gereği davalı idareye bildirilen teknik personelin masrafları vs. gibi giderlerini, menfi zarar kapsamında davalıdan isteyebileceğinden, bunların miktarıyla ilgili bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken davanın tümden reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.